Yanık Sabahlar

sabahları geceler incelir ya biraz
kimse bilmez işte bunları
kıvrımında ağzının uyanınca uçurtmalar

içimde hayatı ağlayan biri vardı

kederden ellerim vardı kimse bilmez
tül tül akan bir efkardım akşama
günleri okşayarak öperek yılları
kalbim bir ormanda kış ayları
kırbacın vurduğu atın hızında çarpardı

sabahları kağıt gibi yanar ya ucundan
eksik bir redifte kül olur satırlar gazel
ürpererek trenler periler donarak
aynı biçimde eskir kimse bilmez
veremli bir mendille telaşlı bir kalp

bildim neden susar kuşlar kimse bilmez
nasıl akıp durur gece suyun ak teninden
yanarak gözyaşları saçlar karışarak
susarken bir gemi usulca demir aldı
çağlayıp durdu birşey derinden

2001 güz,Tarabya/İstanbul