Yüzüncü Yıl Koçaklaması

Gelir bir Mustafa kim bilir nereden, Selaniklerden
Ötelerde bir çiftlikten gelir, yetim, beyaz bir mendil
Aşiyan’dan Tevfik Fikret gelir mesela, Namık Kemal gelir
Bir şiir okuyarak varır içinden, bir şiir ki defterler dolusu
Genç subaydır o vakit, aklında geceler: Beyaz Kule Gazinosu

Eğil dağlar der Anadolu’da gölgeler, oralar hep sıtmalı balam
Eğil dağlar üstünden aşam, yeni talim çıkmış varam alışam!
Gelir avuç içleri delikanlı, bıyıkları yalınkılıç, saçları diken
Hareket Ordusu ile gelir, sırmaları Mahmut Şevket Paşa’nın
Çakır gözlü ki gelir, çakır zor iş, yaman iş
Dağlar mora kesmiş umut, Kuvayı Milliye diye bir şimşek çizerler
Bir devam değil, bir değişiklik; çöker şehrin Sis’ine
Ey kimsesiz avare çocuklar, hele sizler, hele sizler…

Gelir bir Mustafa, eğilmez başıyla gelir, yanar cepkeni
Bir çarşıdır Çanakkale içinde, bu çarşı aynalı ve yamalıdır
Bir çarşı ki çırakları uçmağa varmış, koynu soğuktur anaların
Geldikleri gibi der Mustafa, geldikleri gibi gidecekler
Bir meydan okumadır talihine dünyanın her adımı
Birinin bir şeyi olmadan bir şey olamayanlar için gelir

Gülhane’den inerken deli fişek İmalat-ı Harbiyeciler gelir
Peyâm-ı Sabah’ta el ovuşturur beyler, koltukları fukara cesedi
Kim bilir hangisinin ismi çizilmiş Sultanahmet’te, Mim-Mimciler
Akşam’dan çıkar Falih Rıfkı, gencecik, kaç ay yatmış içerde
Kemal derler bir Sarı Paşa vurmuş dağlara, dağlarda ateşler
Yoksulları Osmanlı’nın ağlaşır boyuna, ferman buyur paşam gelek
Bir tütün kokusudur, bir kamçı, çekmiş bir pantol, eski bir yelek

Halide gelir kara çarşafıyla, Handan bitti artık, Kaya var
Kaya bu, büyük umutlardan doğar, altı yüz yıldır örtülenen
Akşamları sarılan yaralarla gelir, çok derinden içli türküler
Asırlardır beklediği yerden bu kadınlar, mavzerleri gözleridir
Yeni bir maya bulmuşlar, adı özgürlük, yoğurdukları ekmekten
Namusu değil onlar, ne münasebet, namlusu köhne Dersaadet’in
Siz yoksanız biz varız diyerek gelirler ellerinde hayat

Ateşi ve ihaneti gören yorgun savaşçılar, bu şehr-i İstanbul ki bitik
Antep’in kara yılanı gelir derken, bozlağı Kütahya’nın, pancarla üzüm
Erzurum’da kilimler ağlar memleket deyu, Adana’da masalıyla pamuk
Çarşılarda sesimiz yok, izimiz unutulmuş kapı eşiklerinde gök rengi
Trenler öksürüklü boyuna, muhipler, tealiler, boğmacalı limanlar
Gelir bir Mustafa, bir sarışın bozkurt gibi inip tunç ışıltısıyla
Bir yangın yerine gelir, kül devranı rüyasında Vahdettin’in
Bir yankı duyulur devri mahvettin, devri mahvettin
Yüzyılların uğuldadığı sarayının aynasında, piyanosunda

Gelir bir Mustafa, Etilerden beri gelir, birikip sıçramalarla
Bir Sümer destanıdır mesela, Hektor’un öcü, alınmak gerektir
Rüyasında annesiyle Çamlıca’da sakız beyaz, kız kardeşi solgun
Nice gecelerden ve kitaplardan süzülmüş çetin cesaretle gelir
Lebon’da Frenk briyantiniyle Boğazlı aydınları İstanbul’un
Ali Fuat ile Büyükada sırtlarında bir gece, devrimler yeşertir

Gelir bir Mustafa, ötelerden parlayan bir yıldız gibi akarak,
Ziya’nın alnındaki kurşun lekesi gelir, sabahları pas tutarak
Tanrısız dünyada ne yapar insan diye düşünüp intiharı deneyen
Bir yanı çocuk bu adamların, bir yanıyla diz vuruşu sıradağların
Yakup Kadri gelir, bıraktığı veremli kaburga kemiği, Alplerden
Gelir Fransız, Daudet’in torunu, Ceyhan’da fabrika açsa gerek
Çocuk Sadık, o fabrikada okur ilk kez hayatında bir romanı
Derken Yaşar Kemal olup gelir, biz de Yaban’dan çıktık diyerek

Gelir Yunan, gelir İtalyan, buğdayın türküsü akar yaldız
Burası bir ucu bereketli hilalin, örselenmiş nic’olur,
Burada başak, bire on verir, meçhul asker bire yüz
Açtır burada çocuklar, açtır kitaba, kaleme, deftere
Gelir Reşat Nuri getirir koyar önlerine bir mum: Feride
İskorpitten dökülen çürük dişin oyuğundan çıkanlar
Başkaldırır cüzzama, trahoma, sarılığa, vereme…

Gelir bir Mustafa, gelir Kemal, ötelerden, ateşten gömleğiyle
Öz soyun senin o, atan, baban, sığınacak kale, umutsuz kaldığın zaman
Telgraf telleriyle Hamdi gelir, Manastır’dan Hamdi, martonaltı
İşgali Ankara’ya haber eden, bildin, havuz var ortasında Manastır’ın
İçinde kıvılcım gibi turuncu balıklar gezinir zarif mermer
Bildin ya kardaş, kahve sade içilir ancak, bir sigara kâğıdına yanar
Bildin, şehit kanlarıdır aslında İzmir’in dağlarında açan çiçekler

Yüz yıl oldu gelir Mustafa, yüz yıldır, tüyleri diken diken
Yüz yıl olmuş, anıtlar bırakan, tohumlar eken, gelecek devşiren
Yüz yıl olmuş balam, demiri çiğneyip elinde öğüten, gelir
Cumhuriyet diye biri, biridir cumhuriyet diye, bizi büyüten
Yıktık mı yaptıklarını, iyi baktık mı, layık olduk mu acaba
Meclisin de senin gibi gazi bugün artık Kemal Paşa
Bugün şimdi böyle zayıf dursak da kötü bakma sen evlatlarına
Ayağa kalk diyen şairleri de var Türkiyemin, diyecekler ve kalkacak yeniden!
Ayağa kalk Türkiye diyeceğiz bir gün, yüz yıl olmuş, hep birden
İzinden senin, senin yüzünden, izinden senin, mavi gözünden…

Onur Caymaz
Ekim, 2023